Lena Dunham’ı çoğu kişi gibi ilk önce yaratıcısı ve başrolü olduğu Girls dizisi ile tanıdım. Lena’nın yönetmen, yazar, oyuncu ve sanatçı gibi gerçekten hakkettiği pek çok mesleki sıfatı var, ama ben bunlara “influencer” sıfatını da eklemek istiyorum. Günümüzün hip mesleği influencer’lık, kitleleri etkileme üzerine kurulu ve bence Lena Dunham insanları pozitif anlamda etkileyen bir ünlü.
Lena Dunham’ı birçok film ya da dizide oyuncu olarak görmek mümkün, ama benim takip etmeyi sevdiklerim daha çok kendi yarattığı işler, kısa filmler, diziler, filmler, kitaplar.
Lena Dunham ürettiği eserlerle gençleri ve gelişime açık her yaştan insanı etkiliyor. 86 doğumlu Dunham, eğitimini aldığı yaratıcı yazarlığı sayesinde, kendi hayatından uyarladığı hikayeleri dizi ve film olarak seyirciyle buluşturarak bence 80-90 jenerasyonunun sesi oluyor. Çoğunlukla genç kadınların üniversiteden mezun olduktan sonra yetişkin hayatına adapte olma süreci, ilişkilerde ve günlük hayatta yaşanan anksiyeteler ve özellikle çocukluktan beri ekranlardan maruz kalınan güzellik algısı üzerine düşündürdüğü çalışmaları beni kendimle barışma sürecimde olumlu yönde etkiledi diyebilirim.
“Sık sorulan bir başka soru da vücudumu ekranda sergileyecek “cesareti” nasıl topladığım. Burada altta yatan mesaj elbette, kusurlu vücudumu ekranda sergileyecek cesareti nereden bulduğum sorusu, çünkü Blake Lively’e aynı türden soruların sorulmayacağını düşünüyorum. …. Cevabım şu oluyor: Sizi korkutmayan bir şey yapmak cesaret değildir.”
Barbie bebekler gibi kusursuz güzellikteki kadın oyuncuları ekranlardan yıllarca izlemek, fiziksel olarak onlara benzemeyen kadınları kendi bedenlerini sevmemelerine, güzelliği dışında başka bir şeye kafa yoramayan insanlara dönüştürüyor. Halbuki günlük hayat o şekilde işlemiyor. Gerçek hayatlarımızda kilolarımız ve kusurlarımızla kendi bedenimizle barıştığımızda bilim, eğitim, sanat, politika gibi asıl kafa yormamız gereken konulara yoğunlaşabiliyoruz. Bu bakımdan Lena’nın yaptığını çok kıymetli buluyorum.
O yüzden bu yazımda Lena Dunham’ın en sevdiğim birkaç işinden bahsetmek ve sizlere de önermek istiyorum.
Delusional Downtown Divas
2009’da, mezun olup ailesinin yanına taşındığında, para kazanmak için bebek ürünleri satan bir mağazada, çocukluk arkadaşlarıyla çalıştığı sırada, yaşadıkları hayatı internet dizisi haline getirme sürecini şu kelimelerle anlatıyor:
“Biz bir şey yaşıyoruz. Bu hikayeyi sadece yaşamak yerine, neden anlatmıyoruz? Sanat dünyasının anne babalarının başarılarını yakalamaya çalışan (ve başarısız olan), kendi tutkularından emin olmayan ancak zafer istediklerinden emin olan çocuklarının hikayesi. Neden bizden daha acınacak durumdaki karakterler hakkında bir internet dizisi yapmıyorduk?”
O dizinin bölümlerini izlediğimde Girls dizisinin yaratım sürecine de ne kadar ilham verdiğini görebiliyorum. Lena Dunham’ın yazıp yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği bir sezonluk dizinin bölümlerini aşağıdaki izleyebilirsiniz.
Delusional Downtown Divas – Index Magazine
Tiny Furniture
2010 yılında gösterime giren yine kendi yazıp yönettiği 2. uzun metraj filmi. Yine ailesinin evine döndüğü zamanlarda hayatta ne yapacağını bulmaya çalıştığı sıralarda yaşadıklarından uyarladığı bir çalışma. Başrollerde kendisinin yanında annesi ve kardeşini de yine aynı rollerde görüyoruz. Film bittiğinde kendimizi aile, arkadaşlıklar, kendini yalnız hissetmemek için yaşanılan ilişkiler üzerine düşünürken bulacağımız bu filmi, izlemenizi öneririm.
Girls
2012 yılında başlayan ve 2017 yılında biten, 6 sezonluk (62 bölüm) bir HBO dizisiyle Lena artık sadece Amerika’da değil, dünyanın pek çok yerinde tanınmaya başlıyor. 2 kere Altın Küre ödülü kazanan bu dizi, karakter özellikleri ve hayat beklentileri birbirinden oldukça farklı 4 genç kadının arkadaşlığı, kariyer ve ilişki mücadeleleri, yaptıkları doğrular ve yanlışlar üzerine kurulu. Lena Dunham’ın her yerde üzerine basa basa bahsettiği feminizm, bu dizide de kendine oldukça geniş bir yer buluyor ve izleyen her yaştan kadının da üzerine düşünmesini teşvik ediyor. Lena Dunham’a başrollerde Allison Williams, Jemima Kirke, Zosia Mamet eşlik ediyor ve Marriage Story, Paterson gibi oldukça iyi işlerde oyunculuğuna bayıldığımız Adam Driver’ı da Girls’teki rolü geniş kitlelere tanıtıyor.
Bildiğin Kızlardan Değil
2014 yılında yazdığı orijinal adı “Not That Kind of Girl” olan, hayatını kendi perspektifi ile anlattığı kitabı 2015 yılında Türkçe’ye çevrildi ve Okuyanus yayınları tarafından Türkiye’de de yayımlanmaya başladı. Kitabı daha önce tam dikkatimi vermeyerek, uçarı bir şekilde iki yaz önce plajda okumuştum. Kitabın bazı sayfaları güneş yağı ve deniz tuzu sebebiyle kırışmış haldeydi, evde kaldığımız bu dönemde balkonda güneşlenirken tekrar okudum. Zaten o kadar keyifli bir kitap ki, bir oturuşta bile bitirebilirsiniz.
Lena Dunham, kitabında zaman zaman yaşadığı aşırı duygusallıktan, yeme bozukluklarından, kilolarından, cinsel tecrübelerinden, ona ilham olan kadınlardan, arkadaşlıktan, flörtleri ve aşklarından, endişelerinden, okulu bitirip ailesinin evine geri dönmek zorunda kaldığı dönemden, yaratım sürecinden, kayıplarından, ailesinden ve onlardan öğrendiklerinden, terapilerinden bahsediyor. Yani aslında prensesler gibi yaşamayan, kendi hayatını inşa etmek için mücadele etmesi gereken, dünyanın her yerindeki pek çok kadının yaşadığı hayata en az bir noktasından benzeyen hayatından bahsediyor. Kitabı okurken hissettiğim en güçlü duygu, yalnız olmadığımı hissetmekti. Yaşadığım sorunlar veya muhteşem anlar sadece bana özel şeyler değil, benim yaşımda pek çok insanın ufak nüanslarla deneyimledikleriydi aslında. Bunu bir kez daha hatırlamak bana kesinlikle güven ve mücadele etmek için umut veriyor.
“Size sunabileceğim herhangi bir şeyin var olduğunu düşündüğüm için utanacağımı şimdiden tahmin edebiliyorum ama sizi pahalı bir meyve-sebze suyu detoksu denemekten ya da flört ettiğiniz kişinin birdenbire uzaklaşmasının sizin hatanız olduğunu düşünmekten, dünyadaki kişisel misyonunuzun apaçık ortada olmasından utanç duymaktan alıkoyabilirsem, bundan da övünç duyarım.”
Diğer işleri
Lena Dunham, Girls dizisi bittikten sonra 2018 yılında Jennifer Garner’ın başrolünü oynadığı Camping adında başka bir dizi daha yarattı. İlk kitabından sonra 5 kitap daha çıkardı, maalesef bunlar (bildiğim kadarıyla) Türkçe’ye çevrilmedi. Bir çok kısa ve uzun metraj filmin yazar kadrosunda veya yönetmen koltuğunda yer aldı. Kendi işlerinin dışında bazı dizilerde ve filmlerde oyuncu olarak rol aldı. Şimdilerde de The C Word adında bir podcast serisi yapıyor.
Bunları yaparken, bu kadar üretken olurken aynı zamanda yeme bozukluğu, endometriyoz, Ehlers-Danlos sendromu gibi kronik hastalıklarla mücadele etti. 2017 yılında geçirdiği bir endometriyoz ameliyatı sonrasında hastanede yatarken Instagramdan selfie’sini uzun bir caption ile paylaştı. O captiondaki birkaç cümle beni cidden oldukça etkilemişti, sizle de paylaşmak isterim:
“Ayrıca kronik hastalıkları olan tüm kadınlara, güçsüz olmadığımızı, aksine tam zıttı olduğumuzu hatırlatmak isterim. (Hastalıklarla) uğraşırken yine de yeteneklerimizle işlerimizi yapıyoruz. Kendimize bile zor bakabilecek haldeyken ailelerimizle ilgileniyoruz. “
(Kaynak: https://www.instagram.com/p/BTrOCLRl1wd/?utm_source=ig_embed)
Bu hayatta, kadın olduğumuz için, hasta olduğumuz için, trans olduğumuz için, gay olduğumuz için, kilolu olduğumuz için, kısa olduğumuz için, uzun olduğumuz için ayrımcılığa uğruyoruz. İnsanların bunu bize yapabilmelerinin sebebi kendi gücümüzün farkında olmamamız ve kendimizi sevmeyi öğrenmemiş olmamız. Bu yüzden gençlerin kendilerini çirkin ve yanlış hissettirip daha çok tüketmelerine sebep olacak yapmacık idollere değil, üretken ve feminist influencer’lara daha çok ihtiyacı var. Bence Lena da bunlardan biri.
“Erkekleri asla sahip olamayacağım bir özgüvenle akşam yemeği sipariş ederken, ucuz şarap ve fazladan ekmek isterken izlemiş ve bu harika bir şey olmalı diye düşünmüşümdür. Ama aynı zamanda, kadın olmanın ifade edemeyeceğim, derinlerde hissettiğim benzersiz bir armağan, kutsal bir mutluluk olduğunu düşünürüm. İstediğiniz bedene sahip olarak doğmak, neyle karşılaşacağınızı bilirken bile cinsiyetinizin özüne kucak açmak, özel bir ayrıcalık. Bu özü yeniden tanımlamaya çalışıyor olsanız bile.
Biliyorum ki, ölürken geriye dönüp baktığımda aklıma tartıştığım için üzüntü duyduğum kadınlar, etkilemeye çalıştığım, anlamaya çalıştığım kadınlar, acı çekmeme neden olan kadınlar gelecek. Tekrar görmeyi isteyeceğim, gülümsemelerini, gülmelerini ve her şey olması gerektiği gibi oldu demelerini isteyeceğim kadınlar.”
Alıntılar için kaynakça:
Dunham, L. (2015). Bildiğin Kızlardan Değil. (Çev. N. Tümay). İstanbul: Okuyan Us Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 2014)
Diğer kaynaklar:
Lena Dunham. Erişim adresi https://www.imdb.com/name/nm2501633/#actress
This was lovelyy to read
LikeLike