Bu blogu kimin yazdığının bir önemi yok aslında.
Ama yine yazdıklarım ve yaşadıklarım arasında bağ kurmak isteyenler için kısaca kendimden bahsetmek istiyorum.
Kuzey Ege’de doğmuş büyümüş bir çocuk olarak liseyi Savaştepe Anadolu Öğretmen Lisesi’nde yatılı olarak okudum. O günlerin bana kattıklarına ve anılarıma çok şey borçluyum. Yolculuğum taşradan sonra Türkiye’nin en iyi üniversitesinde devam etti; mezun olmamın üzerinden yıllar geçse de hala evim olarak gördüğüm Boğaziçi Üniversitesi, bana yargılamamayı, farklılıklara saygı duymayı öğretti. Üniversite hayatım ve mezuniyetimin ilk yıllarında hayatta ne yapmam gerektiğine henüz karar verememiştim ve oradan oraya savruldum. Moda ve medya üzerine ilgimin olduğunu düşünüp sığ insanların köşeleri kaptığı bu sektörlerde kendime bir yer edinmeye çalıştım. Verdiğim emeklerin karşısında gördüğüm manzarada yer almak istemediğime karar verip mesleğimi yapmaya başladım. Bu esnada yaşadığım deneyimler yanıma kar kaldı, beni çocukluktan çıkaran dersler verdi. İstanbul’da yaşadığım son yılımda Grafik Tasarımı eğitimi aldım. Sonrasında Kuzey Ege’ye geri döndüm ve burada 3 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Şuan yaşadığım hayat bazı insanlara çok basit gelebilir, ama aldığım en iyi kararlardan biri buydu, köklerime dönmek.
2009 yılında başladığım, yıllarca çeşitli şekillerde devam ettiğim blogculuğu 2015 yılında Dijital Turta’yı açarak daha eli yüzü düzgün bir şekilde yapmaya çalıştım. 2,5 seneye yakın bir süre her yazısı ve görselinde emeğim olan Dijital Turta, arama motorlarında oldukça görünür olmaya, çeşitli firmalardan reklam işbirlikleri teklifleri gelmeye başladığı sırada blog kapandı. Blogu geri açamadım, ya da açmak için çaba harcamadım, küsmüştüm sanki. Taa ki, evlere döndüğümüz bu pandemi sürecinde, kendimi dinleyip yıllardır en istikrarlı yaptığım şeyin bu olduğunu hatırlayana kadar. O zaman Dijital Turta yeniden geri döndü. Her şeye tekrar sıfırdan başladım, umarım bu sefer her şey daha yolunda gider, dünyanın gidişatı da buna dahil 🙂