Bazıları öldükten sonra cennet veya cehenneme gideceğine inanır, bazıları başka bir canlı bedeninde geri geleceğine… Bazıları ise ölümden sonra hayata inanmaz. Ölümden sonraki hayat hakkında görüşümüz ne olursa olsun, hayatın belki de en büyük, ama günlük hayatta en az düşünülen gerçeği ölüm. Peki bir gün bu dünyadan göçüp gidersek, bedenimiz ailemizin veya devletin organize ettiği bir cenaze töreniyle “ebedi mekanımıza” gitmek üzere yolcu edilirken; görev bilinciyle paylaştığımız fotoğraflar, sarhoşken attığımız story’ler, dünyanın gidişatına öfkelenip attığımız tweet’ler nereye gidecek?

Modern çağın hayatımıza kattığı, belki bazılarının hali hazırda duyduğu (ya da duymak zorunda kaldığı), bazılarının da ileriki yıllarda muhtemelen öğrenmek zorunda kalacağı bazı terimler var artık: sanal mezarlık, anıt hesap, dijital varis vb.

facebook anıt hesap ölen insanların sosyal medya hesaplarına ne olur

facebook anıt hesap ölen insanların sosyal medya hesaplarına ne olur 1

İşin teknik boyutuna girmek istemiyorum. Son yıllarda büyük sosyal medya şirketleri, özellikle Facebook, vefat etmiş kişilerin yakınları başvurduğu takdirde hesaplarını kapatabiliyor, ya da -yorum yazmak ya da var olan fotoğrafları düzenlemek gibi- küçük değişiklikler yapılmasına izin veren bir online anıt haline getirilebiliyor. Ölmeden önce kendinize, sosyal medya hesaplarınıza ulaşabilecek dijital bir varis de atayabiliyorsunuz. Daha önceden basına yansıyan haberlerden bildiğim kadarıyla yakınlarınıza, gizlilik sözleşmesi gereği şifreniz verilmiyor ve mesajlaşmalarınız okunamıyor. Sosyal medya hesaplarından para kazanan influencer’ların hesapları da yine bildiğim kadarıyla varislerine devrediliyor. Ama bu konuda detaylı bilgi edinmek için kendiniz araştırmanızı öneririm.

Ben işin biraz daha kafa kurcalayan sorular boyutuyla ilgilenmek istiyorum.  Bundan 20 sene önce hayatımızda sosyal medya diye bir şey yokken, ölen kişiden geriye kıyafetleri, evi, fotoğrafları, bir köşede gizli kalmış şiirleri, mirası gibi şeyler kalıyordu. Ve insanoğlu merhumun ardından kalan materyaller için çeşitli toplumsal, hukuki ve ahlaki düzenlemeler yapmıştı. Peki hayatımızda bu kadar yeni olan bir iletişim aracına yaşarken alışmakta zorlanırken, oradan geriye kalanların başkalarının eline geçmesine hazır mıyız?

Öldüğünüzü ve sosyal medya hesaplarınızın yakınlarınızın kontrolüne geçtiğini düşünün. Telefonunuzda otomatik doldurulan şifreler sayesinde hesaplarınızı kapatmak veya sizi daha iyi anlamak için aileniz, eşiniz veya kardeşiniz tarafından hesaplarınıza bakılması konusunda ne hissederdiniz? İzlediğiniz amaçsız videoları, aynı anda 3-4 kişiyle yaptığınız flörtlerinizi görseler, yakın arkadaşlarınızla yaptığınız dedikoduları okusalar ne düşünürlerdi? Ya da onların düşünceleri artık umrunuzda olur muydu?

Ölen insanların evlerini soymaya giden hırsızlar olduğu gibi, sosyal medya hesaplarımızı da ele geçirmeye çalışan sanal hırsızlar olacak mı? Ya da çizginin diğer tarafından bakalım, bir arkadaşımızın hesabına baktığımızda öldüğünü görsek, nasıl hissederiz? Gündelik hayatta hastane morglarına, mezarlıklara, cami avlusuna hapsettiğimiz ölüm kavramı, sosyal medyada deniz kenarında bira içen arkadaşlarımızın fotoğraflarını görür gibi karşımıza çıksa, buna hazır olacak mıyız?

Bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar, sosyal medyada “yas tutma”nın hayatımıza girmiş yeni bir kavram olduğu ve üzerine araştırma yapmaya açık bir konu olduğunu gösteriyor. Ayrıca sosyal medyada -özellikle geniş kitlelerce- anılan vefat etmiş kişiler, genellikle sosyokültürel ve sosyopolitik bir konuda önemli kişiler oluyor. Peki ya kitleler için önem arzetmeyen bizler de, öldükten sonra sevdiklerimiz tarafından sosyal medyada anılacak mıyız?

Sorulacak ve cevaplanacak çok soru var ve bunların üzerine düşünmek hep korkutucu, hem de garip bir şekilde cezbedici.

biz öldükten sonra sosyal medya hesaplarımıza ne olacak-01

Bu konuya Black Mirror yaratıcıları benden daha fazla kafa yormuş olmalılar. Gelecek, teknoloji, yapay zeka, sosyal medya gibi konulara distopik bir perspektiften bakan, her bölümü birbirinden bağımsız, efsane dizi Black Mirror’daki bazı bölümlerde de ölen kişilerin sosyal medya hesaplarından bahsediliyor.

2. sezon 1. bölüm – Be Right Back

 

Martha adındaki kadın “Hemen geliyorum (be right back) diyerek evden çıkan ve ölen sevgilisi Ash’in ardından zor günler yaşıyor ve ona olan özlemini gidermek için bir program kullanmaya başlıyor. Bu program, kişinin hayattayken kullandığı sosyal medya hesaplarındaki bilgileri (görüntü, video, ses vb.) kullanarak, bir android robotu programlıyor. Karton kutuda eve kargo ile gönderilen robot, yapay zeka sayesinde, gittikçe daha çok Ash’e benziyor.

black mirror be right back 2. sezon 1. bölüm

Black Mirror’ın senaryoları her ne kadar kurgusal da olsa, günümüzde de bu tarz programlar belli ölçüde yapılmaya çalışılıyor. Fotoğraflarınız, videolarınız ve anılarınızı yüklediğinizde size dijital ölümsüzlük vaat eden Eter9 ve LifeNaut gibi uygulamalar var, tabii ki henüz dizideki kadar gerçekçi bir “siz” yaratmıyor ama gelişen teknolojiyle beraber, ileriki yıllarda dizinin bu bölümü gerçek bile olabilir gözüküyor.

5. sezon 2. bölüm – Smithereens

Bu bölüm, sosyal medya üzerine bir manifesto adeta. Bu bölümle ilgili Barış Özcan detaylı bir inceleme videosu yapmıştı. İzlemenizi öneririm.

Bir sosyal medya platformunun kurucusuna ulaşmaya çalışan bir şoför Smithereens şirketindeki bir stajyeri kaçırarak İngiltere polisinin, FBI’ın, şirket çalışanlarının dahil olduğu bir krize yol açıyor.

black mirror smithereens 5. sezon 2. bölüm persona inceleme barış özcan

Bölümde bu şoförün destek grubundan tanıdığı bir kadının da, intihar eden kızının Persona adlı bir sosyal medya platformundaki hesabına ulaşmaya çalışmasını görüyoruz. Anne, kızının neden intihar ettiğini öğrenmek ve onu daha iyi tanımak, anlamak için bu hesaptaki yazışmaları okumak istiyor. Bunun için her gün şifre kombinasyonları deneyerek hesaba giriş yapmaya çalışıyor. Çünkü kızının öldüğünü bildirirse hesabı anıt hesap yapacaklar ve yazışmalara ulaşımı “gizlilik” sebebiyle engellenecek.

Bu bölüm sayesinde, sosyal medya hesaplarımızın ailemizin bizim hakkımızda bildiklerinden daha fazlasını içerdiğini görüyoruz. Bu kadar bilgi ile bizi ailelerimiz gibi (Be Right Back bölümünde olduğu gibi), yeniden yaratabilirler. Belki şimdi değil ama ilerde neden olmasın?

 

Eğer bu konu üzerine izlediğiniz dizi veya filmler, okuduğunuz kitaplar varsa benimle paylaşmanızı çok isterim.

Kaynakça ve ileri okuma:

Savin-Baden, M. & Mason-Robbie, V. (Ed.). (2020). Digital Afterlife: Death Matters in a Digital Age (1st ed.) Florida, Chapman and Hall/CRC