eric rohmer fransız yeni dalga 4 mevsim filmleri-01

Fransız yeni dalga akımı olarak bilinen bir sinema türünün en önemli temsilcilerinden biri olan Eric Rohmer, çoğunlukla altı filmden oluşan “Altı Ahlak Hikayesi” ve 4 filmden oluşan “4 Mevsim Hikayeleri” serileri ile bilinir. Yönetmenin filmleri çekim teknikleri ile izleyeni estetik olarak memnun ederken, zengin metinleriyle entelektüel olarak da doyurur. Fransızca’da “je ne sais quoi” olarak bilinen, “bir şeyi veya birini çekici yapan anlatması güç soyut nitelik” ya da kısaca “şeytan tüyü” anlamına gelen (bknz. Tureng) terim, Rohmer sinemasını anlatmak için sıklıkla kullanılır.

Bugün spoiler vermeden, Eric Rohmer’in iyice ustalaştığı 90’lı yıllarda çekilen 4 mevsim filmlerini önermek için bu yazıyı yazıyorum. Dört filmden oluşan bu seride bir yıl içinde döngü olarak yaşadığımız mevsimlerin kendine has işaretlerini ve bu işaretlerin karakterlerin ve olay örgüsünün üzerine etkisini keyifle izliyoruz.

Filmler birbirinden bağımsız olduğu için herhangi bir sıralamaya bağlı kalmadan da izlenebilir. Ama çekim yıllarına göre izlemenizi tavsiye edebilirim.


 

eric rohmer 4 mevsim fransız yeni dalga conte de printemps a tale of springtime ilkbahar-01

Conte de Printemps (1990) – A Tale Of Springtime

Eric Rohmer, elegan ve sofistike bir serinin açılışını yapıyor. Beethoven ve Schumann müziklerinin rol çaldığı bu film, şık bir Paris apartman dairesinde ve Fontainebleau kır evinde geçerken mevsimlerden ilkbahar yaşanıyor.  İlkbahar doğanın değişim geçirdiği bir mevsim olduğu için bu film de, bu değişimin yaşanabilmesi yani özgürleşmek için zincirlerin kırılması gerektiği gerçeği üzerinde duruyor.

İki evi olmasına rağmen hiçbirinde kalamayan felsefe öğretmeni Jeanne, genç ve yakışıklı babasının gölgesinde yaşayan piyano öğrencisi Natasha’nın daveti üzerine bir süreliğine onunla yaşamaya başlıyor. Natasha baba kompleksini yenmek için Jeanne’e bel bağlarken, kayıp bir kolyenin gizemi de filmin sonuna kadar aklımızı kurcalıyor. Bu kayıp kolye izleyiciyi, tıpkı Jeanne’in anlattığı Platon’un Gyges Yüzüğü gibi güvenmeyi öğrenme konusu üzerine düşünmeye itiyor.

Film, baba kompleksini Freudyan bir bakış açısıyla değil, aksine daha Kant felsefesine yakın bir yerden (bknz. Jeanne’in yanında taşıdığı Saf Aklın Eleştirisi kitabı) inceliyor ve gerçekliğin oluşmasında hayalin oynadığı rolün önemine dikkat çekiyor.

Eric Rohmer’in diğer filmlerinde de sıklıkla görüleceği üzere jestler, tonlamalar, doğal gelişen (ya da bize öyle yansıyan) diyaloglar, bu filmi daha anlamlı ve incelikli kılıyor.

eric rohmer 4 mevsim fransız yeni dalga conte d'hiver a tale of winter kış

Conte d’hiver (1992) – A Tale of Winter

Yönetmenin aşk ve inancı samimi ve açık bir şekilde incelediği eserlerle dolu kariyerinin son dönem zaferlerinden biri sayılabilecek bu film, serinin ikincisi. Paris’te kuaförlük yapan, bekar bir anne Felicie’nin, 5 yıl önce tutkulu bir aşk kaçamağı yaşadığı tatil anılarıyla başlıyor film. İster daha manevi bir kıssa olarak, isterseniz de kozmik bir karşılaşmaya övgü olarak (belki ikisi birden) görebileceğiniz bir kış romansı izliyoruz.

Felicie kendisini onu seven iki erkek arasında seçim yapması gerekirken ve bunu bir türlü başaramazken buluyor. Buna rağmen hala, seneler önce yanlış adres verme sonucu izini kaybettiği kayıp aşkının geri döneceğine inanıyor. Kalpleri titreten bu filmde, belki de yüzyıllardır en bilinen kış hikayesi de, Shakespeare’den Kış Masalı oyunu da bir tiyatro sahnesinden filmde kendine yeniden yer buluyor.

eric rohmer 4 mevsim fransız yeni dalga conte d'ete a summer's tale yaz-01Conte d’ete (1996) – A Summer’s Tale

Rohmer’ın bu muhteşem serisinin 3. Filminde, deneyimli yönetmenin başka bir filminden (1983 yapımı Pauline at the Beach) tanıdığımız ve sevdiğimiz Amanda Langlet’i görüyoruz. Mevsimlerden yaz ve sahilde geçen bir gençlik hikayesi gibi görünen yapım, aslında izleyenlere duygusal dürüstlük ve onun çığ gibi büyüyen etkisini yansıtıyor.

Genç, iyi görünümlü ama tamamen bencil müzisyen Gaspard, kız arkadaşı olup olmadığını kendisinin de bilmediği, tesadüfen görüşmeyi alışkanlık haline getirdiği Lena’yla buluşmak için beklerken Brittany’de tatil yapıyor. O sırada tatlı ve zeki, etnoloji öğrencisi Margot ve onun arkadaşları ile tanışıyor ve bu romantik yeni yetmemiz kendisini üç kadın arasında seçim yapmak zorunda kalmış bir halde buluyor.

Bu seri içinde Imdb puanı en yüksek olan film bu, benim de kişisel olarak en sevdiğim aynı zamanda. Yaz mevsiminin getirdiği spontane planlar, Margot ile yaptıkları yürüyüşler ve seyahatlar seyir zevki olarak filmin benim için favori kısımları.

eric rohmer 4 mevsim fransız yeni dalga conte d'automne an autumn tale sonbahar-01

Conte d’automne (1998)  – An Autumn Tale

Yönetmenin son dönem çalışmalarından, 4 mevsim hikayesi serisinin sonuncu filmi, aynı sonbahar mevsimi gibi izleyicilerinin damağında tumturaklı ve yumuşak bir tat bırakıyor. Daha önceki çalışmalarında yoğun olarak işlediği gençlik temalarının aksine, Rohmer bu filmde orta yaşlı iki arkadaşın hikayesine odaklanıyor.

Bu arkadaşlardan birinin diğeri için (kimbilir belki de kendi için) gösterdiği entrikacı çöpçatanlık çabaları, usta bir şekilde koreografi edilmiş bir bahçe düğününde sonuçlanıyor. Hikayesiyle olduğu kadar, kırsalda üzüm bağları ve bahçeli rüstik bir ev, şehirde kahveciler ve kitap dükkanı ile gözümüzü de doyuran bu film tür olarak kendini absürt komedi ve melodram arası bir yerde konumlandırıyor.

 

Bu filmlerden izledikleriniz var mı? Bu serinin en sevdiğiniz filmleri hangisi ya da hangileri? Hangi karakterle kendinizi daha yakın hissettiniz? Yorum yazmayı unutmayın, başka yazılarda görüşmek üzere 😊